Devran-ı Şerif

Devran-ı Şerif Tasavvuf geleneğinde erken dönemlerden bu yana sûfîlerin bir araya gelerek düzenledikleri merasimler farklı isimlerle anılmıştır. Zaman içerisinde tasavvuf ekollerinin tarikatlar çatısı altında kurumsallaşmasıyla, önceleri daha serbest bir biçimde icra edilen zikir meclisleri de belirli kurallar çerçevesinde yapılagelmiştir. Coğrafyalara ve tasavvuf ekollerinin benimsedikleri terbiye metoduna göre çeşitlenmekle birlikte bu merasimleri temel olarak üç kategoriye ayırmak mümkündür: Oturarak yapılan zikir: Kuûd zikri Ayakta salınarak yapılan zikir: Kıyâm zikri Daire halinde yahut el ele tutuşup yürüyerek yapılan zikir: Devran zikri Tasavvuf geleneğinin kadim merasimlerinden olan devran zikri, bilhassa Halvetîlik ekolü ile özdeşleşmiş, dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda Anadolu’dan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada benimsenmiştir. Halvetîliğin yanı sıra Kâdirîlik ve Rifâîlik gibi ekollerin bu coğrafyada etkili olan kollarında da devran zikrinin yapıldığı kaydedilmiştir. "Devran" kelimesi Arapça “dâra” fiilinden türemiştir. Sözlükte, bir şeyin kendi etrafında sürekli olarak dönmesi, tavaf etmek, bir yörüngede dönmek, kanın damarlardaki döngüsü gibi anlamlara gelir. Bir zikir türü olarak devran, dairevî bir halka şeklini alarak, âyinin belirli bir yerinde el ele tutuşularak veya eller omuzlara atılarak yapılan zikirdir. Bu merasim usulünü benimseyen tarikatlara “devranî” tarikatlar denilir. Devran zikri daire şeklinde yapılır. Daire, Allah'a ulaşan yolda herkesin eşitliğini simgeler. Dervişler el ele tutuşur ya da ellerini birbirlerinin omuzlarına koyar. Burada el ele vererek Hakk'a doğru yol olmak temsil edilir. Halvetî devranı kalbe doğru yapılırken, zikir esnasında başlar sağdan kalbe doğru çevrilir ve adeta dervişler her bir zikirle birlikte kendilerinin ve yanındakilerin kalplerini zikrin nûruyla doldurur. Zikrin yapıldığı meydan Muhammedî nûru temsil eder. Özellikle çeşitli şekillerde yüksek sesle yapılan zikirler, dervişi hayatının her anında Allah'ı hatırda tutmaya, her yaşadığı şeyde Allah'ı zikre alıştırır. Zikir esnasında okunan ilahiler, dervişe hayatı boyunca lazım olacak aşkı, ahlâkî öğretileri ve bilgileri telkin eder. Devran zikrine başlamadan evvel, usûl ilâhisi olarak bilinen bir ilâhi toplu şekilde okunur. Dervişlik yolunun usullerini anlattıkları için, bu ilâhilere “usûl ilâhisi” denilmiştir. Usûl ilâhisi okunurken hafifçe iki yana sallanmak, Asr-ı Saadet’te salınan serviler gibi yapılan zikirleri hatırlatır. Bu gelenekte Anadolu’daki önemli bir isim Şemseddîn-i Sivâsî Hazretleri’dir. Usûl ilâhisinden sonra salât ü selâm edilir, ardından ism-i Hû ile devran başlar. Hû zikri, sadece aşk ile Hakk’ı anmayı temsil eder ve belirli bir ahenk içerisinde icra edilir. Ardından gelen Hayy ism-i şerifiyle kalbî zikre geçilir. “Hayy” zikriyle ölü kalplerin O’nu anarak can bulması ve dirilmesi istenir. Şeyhin başlattığı esmaya uygun şekilde dervişler zikrederken, ilâhiler okuyan görevlilere zakîrân denilir. Tüm zikir merasimi boyunca ilâhilerle zikre revnak veren zakîrler, büyük bir ustalıkla dinî mûsikî kültürümüzün farklı öğelerini icra ederler. Şeyhin idare ettiği zikir, zaman zaman hızlanır yahut yavaşlar. Bu değişim, meydandaki ruh hâline göre gelişir. Tasavvuf ekolleri zamanla birbirinden beslenmiş, farklı zikir biçimlerini meydanlarına tatbik etmişlerdir. Bunlardan biri Bedevî topu (yahut “gülü/güllesi”) olarak bilinir. Bu zikirde, dervişler şeyhin etrafında sarmal bir halka hâlini alarak zikrederler. Bu esnada zakîrân salâ okuyarak Hz. Peygamber’e salât ü selâm ederler. Bedevî topunun ardından bir aşr-ı şerîf okunur ve zikir meclisinin sonunda gülbank duasına geçilir. Farsça kökenli “gülbank” kelimesi “bülbül sesi” anlamına gelir. Gülbank esnasında dervişler, “Allah Allah” nidalarıyla ellerini ve ayaklarını mühürleyerek duaya eşlik ederler. Gülbank, “Hû” nidasıyla tamamlanır ve ardından Fâtiha okunarak meydan sırlanır. Medeniyet tarihimizde yüzyıllardır tekkelerde icra edilen devrân-ı şerîf ve diğer tasavvufî merasimler, bugün aslı muhafaza edilerek T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayelerinde, İstanbul Meydan Meşkleri Topluluğu aracılığıyla yeniden hayat bulmakta ve milletimizle buluşturulmaktadır.